'Küçük kıza gidiyorum' dedi… Sefaköy’de oturan var ya hani, he işte ona gidiyorum.
Bu cümleyi kuran az önce bindiğim durakta yanına oturduğum teyzeye ait.
‘Eşim gecen yıl vefat etti’ diye gerisini getirdi.
Meğer ne çok beklemiş beni, meğer ne çok belli etmişim onu can kulağı ile dinleyeceğimi.
Allaha şükür emeklisi vardı, üçte çocuğum var dedi. Üç tane emeklime konmak isteyen akbaba diyemedi.
Oğlanın yanında kalıyorum ev hali bilirsin dedi amma Allah vekil gelinim çok sever beni, ‘ Kal bizimle bir tabak çorba sana da koyarım’ dedi. ‘Ama ben rahat etmiyorum oğlana yük olmak istemiyorum’ dedi. Yük olmak... Onu dokuz ay geceli gündüzlü taşıdım yükten saymadım diyemedi.
Allah için gelinim iyidir üstümü başımı yıkar, yimeğimi indiriverir herbişeyciğimi yapar, zaten evi de onun üstüne verdim, ben nidecekmişim bu yaştan sonra evi demi yani haklı.
Ama küçük kızıma gidiyorum dese de dili gözleri hüzünle doluydu..
Büyük damat istemedi beni derken sesini alçaltı iyice sokuldu yanıma her an büyük damat duyacakmış gibi.
Ana birazda Hatcelerde kal dedi büyük kız.
Hatcem eydir hani küçük olan Sefaköy’deki dediydim ya işte o.
İnşallah o beni yük saymaz konu komşuya çekiştirmez diyemedi.
Zaten elim ayağım tutuyor derken bile titreyen elini diğer eli ile tutmaya çalışıyordu, titreyen yüreğimi görerek.
Kaç durak geçti ,kaç yolcu indi bilmiyorum ama teyzeyi dinlerken zaman dursun istedim.
Ben ne onun çıkarı için ona yemek yapan gelinini, ne para göz damadını, nede kim bilir ne için onu yanına kabul eden Sefaköy’de oturan küçük kız Hatce’yi tanıyordum.
Ama emin olduğum bir şey vardı, o da bir anne dokuz çocuğa bakabiliyordu, ama aynı dokuz çocuk bir anneyi kendi dünyalarında istemiyordu.
Aynur İÇEN