DİJİTALLEŞME, KÜRESEL HUZURSUZLUĞU BERABERİNDE GETİRİYOR
Pazar araştırma şirketi BAREM’in global ortağı WIN International, dijital endişelerimizi araştırdığı yıllıkWIN Dünya Anketi'nden elde edilen bulguları açıkladı. Dünya genelinde 39 ülkede, 33.866 kişi ile yapılan anket, modern hayatın gölgesinde büyüyen kaygılarımız olduğuna işaret ediyor. Veri paylaşımı, verilerin kullanımı ve yapay zeka konularındaki anlayışın yanı sıra sosyal ağların hayatımızdaki etkileri üzerine yapılan araştırmanın sonuçları oldukça çarpıcı…
Dijitalleşme, küresel huzursuzluğu beraberinde getiriyor
Dijital bağlantılarımız günlük yaşamımıza giderek daha fazla entegre olurken, gizlilik ve veri güvenliğiyle ilgili endişelerimiz de artıyor. Anket, katılımcıların yüzde 45'inin kişisel bilgileri çevrimiçi olarak paylaşmaktan endişe duyduğunu, ankete katılanların yarısının ise sosyal ağların bunaltıcı hale geldiğine inandığını gösteriyor. Bu istatistikler, bıraktığımız dijital ayak izimizle ilgili önemli bir küresel huzursuzluğun altını çiziyor. Rapora göre; Brezilya, Güney Kore ve Endonezya gibi ülkeler, dijital gizlilik konusunda en yüksek endişe taşıyan ülkeler olurken, Malezya, Filistin ve Fildişi Sahili en düşük endişe seviyesine sahip ülkeler olarak öne çıkıyor.
Türkiye’de ise "Kişisel bilgilerimi dijital olarak paylaşma konusunda endişeliyim" diyenlerin oranı yüzde 58. Sadece yüzde 26’lık bir kısım bu konuda hiçbir endişe duymuyor.
Verilerimize ne olduğunu biliyor muyuz?
Araştırmaya katılanlara “Kişisel bilgilerini bir veri toplayıcısıyla paylaştıktan sonra ne olacağının farkında mısın?” sorusu soruldu. Küresel olarak, veri işleme uygulamaları hakkındaki anlayış önemli bölgesel farklılıklarla nispeten düşük kalmaya devam ediyor. Afrika'da, katılımcıların yalnızca yüzde 16'sı ‘verilerime ne olduğunu biliyorum’ derken, farkındalık Avrupa'da yüzde 25 ile biraz daha yüksek. MENA bölgesinin bu konudaki farkındalık seviyesi yüzde 31 iken APAC ülkelerinin yüzde 33 farkındalık seviyesine sahip olduğu görülüyor. Amerika kıtasında katılımcıların yüzde 36'sının, veri uygulamaları hakkında en yüksek güveni taşıdığını gösteriyor. Ulusal ölçekte, Nijerya en yüksek yanlış anlama seviyesini gösteriyor; katılımcıların yüzde 67'si verileri hakkında kafa karışıklığı yaşadığını ifade ediyor. Yalnızca yüzde 5'i kişisel verilerinin nasıl işlendiğini anladığını iddia ediyor. Buna karşılık, Endonezya en yüksek anlayış seviyesini gösteriyor, katılımcıların yüzde 55'i veri işleme konusundaki bilgilerinden emin.
Türkiye’de ise geçen yıllara göre farkındalık düzeyinde düşüş var. Araştırmaya katılanların yüzde 43’ü, verilerine ne olduğu konusunda bilgi sahibi olduğunu belirtiyor. 2022 yılında farkındalık düzeyi yüzde 48 idi. Bugün yüzde 31’i ise kişisel verilerinin işlenişi konusunda bilgi sahibi değil.
Yapay zekaya olan tutumumuz yaşa göre değişiyor
Yapay zeka anlayış seviyesi dünya genelinde oldukça düşük. Araştırma sonuçları yüksek anlayış seviyelerine sahip ülkelerin yüzde 28 ile Amerika ve APAC, ardından yüzde 22 ile Avrupa ve MENA bölgesi ve son olarak yüzde 11 ile Afrika olduğunu gösteriyor. Yapay zeka anlayışı yaşla birlikte azalıyor. Yaş ile AI bilgisine olan güven arasında negatif bir korelasyon olduğu görülüyor. 18-24 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 30'u yapay zeka konusunda iyi bir anlayışa sahip olduğunu bildiriyor. Ancak bu güven her yaş grubunda kademeli olarak azalıyor. 25-34 yaş aralığında yüzde 28, 35-44 yaş aralığında yüzde 26, 45-54 yaş aralığında yüzde 22 ve 55-64 yaş aralığında yüzde 21. En düşük güven seviyesi 65 yaş ve üzeri kişilerde bulunuyor. 65 yaş üzeri kişilerin sadece yüzde 16'sı AI konusunda iyi bir anlayışa sahip olduğunu düşünüyor.
Türkiye’de ise “Yeni teknolojiler günlük hayatımı daha iyi organize etmemi sağlıyor” diyerek olumlu duygular belirtenlerin oranı yüzde 32. Katılımcıların yüzde 38’i yeni teknolojileri olumsuz değerlendiriyor.
Sosyal medya hepimizi bunaltıyor; en çok da yüksek eğitim düzeyine sahip olanları
Küresel olarak ankete katılanların yarısı, sosyal ağların hayatlarını alt üst ettiğine inanıyor. Bu inanış, cinsiyete ve eğitim düzeyine göre önemli farklılıklar gösteriyor. Kadınların bu konudaki olumsuzluğu daha yüksek. Erkeklerin yüzde 48'ine kıyasla kadınların yüzde 52'si sosyal ağlar konusunda olumsuz düşüncede. Bu duygu, yüksek öğrenim görmüş olanlar arasında daha güçlü. Üniversite derecesine sahip katılımcıların yüzde 54'ü, yüksek lisans veya doktora derecesine sahip olanların yüzde 51'i sosyal ağların hayatları üzerinde ezici bir etkiye sahip olduğunu kabul ediyor. Bu arada, hiç eğitimi olmayanlar (yüzde 41) veya ilkokul (yüzde 44) veya ortaokul (yüzde 49) gibi daha düşük seviyede eğitim alanlar daha düşük seviyede endişe taşıyor. Yüzde 57'sinin negatif duygular hissettiği Avrupa ve MENA bölgesi ise en çok bunalmış bölgeler arasında. Avurpa ve MENA’yı yüzde 51 ile Amerika, yüzde 45 ile APAC, yüzde 18 ile Afrika takip ediyor.
Türkiye de sosyal ağlar konusunda dertli ülkelerden. Katılımcıların yüzde 62’si sosyal ağların hayatını olumsuz etkilediğini belirtiyor. Olumlu görüş belirtenlerin oranı sadece yüzde 17.
Araştırma künyesi: Çalışmada 39 ülkede 33,866 kişiyle görüşüldü. Araştırma Türkiye’de CATI (Bilgisayar Destekli Telefon Görüşmesi) yöntemiyle Türkiye temsili bir örneklemde 523 kişi arasında gerçekleştirildi.